SOL-UK-SUZ KALMAK!

SOL- UK -SUZ KALMAK!

Seçimden seçime anımsanan ve tekrarlanan bir terane var. Seçimlerde sol neden başarılı olamıyor? Konu üzerine –benim gibi…J- bilen bilmeyen herkes atıp tutuyor. Oysa, nedenler kabak gibi ortada duruyor.


TÜRK HALKININ PROFİLİ:

Sabah namazını kılmazlar. Cuma namazını kaçırmazlar. Oruca başlar, bir hafta sonra bırakır, son günü kaçırmazlar... Sürekli “belgesel” J seyrederler. İki kelimeyi bir araya getiremez, “anla işte…” derler. Hepsi acayip derecede yabancı dil bilir, bir adres sorduğunda seni ters istikamete gönderirler. Kadınları akşama kadar tv’de kadın programları, magazin ve dizi film seyrederler. Erkekleri ise; seksten başka bir sohbet bilmezler ama, seks hayatları sıfırdır.  Zenginlerin dertleriyle dertlenirler. Solcusu sağcı, sağcısı solcu, muhafazakarı ahlaksız, dindarı ateist, milliyetçisi yabancı ülkelerin ajanı ve hizmetkarı, sosyalist ve komünisti aslında faşisttir.

Her seçimde aslında nefret ettikleri kişilere veya partilere oy verirler.

Yüzde ellisi ilköğretim, yüzde otuz beşi lise, yüzde on beşi üniversite mezunudur. Sorarsan, hepsi profesördür. Yüzde yetmişi sağcı olduğunu iddia eden, yüzde otuzu solcu olduğunu iddia eden partilere oy verir.

Hepsi dürüsttür. Sabah kalktıklarında düşündükleri ilk şey, kime ne yalan söyleyeceklerini planlamaktır. Küçüklerini dövmekten, büyüklerinin münasip yerlerini yalamaktan onur duyarlar. Asla ama asla rüşvet ve haram yemez, yine de milyonluk gökdelenlerde daire sahibi olmayı becerirler.

Dost ve müttefiklerinin haremine yan gözle bakmazlar. Gözlerini alamazlar.

Birbirlerini asla dinlemezler. Tapelerler. Bütün tapeler montaj ve dublajdır.

En yakın dostları eski düşmanları, en nefret ettikleri düşmanları da eski dostlarıdır.

Son olarak; asla hata yapmazlar. Hepsi Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplamıştır.


TÜRK HALKININ SEÇMEN PROFİLİ:

Yüzde yetmişi sağ, yüzde otuzu sol partilere oy verir.


SAĞ PARTİLERE OY VERENLER:

Onu aşırı dindar, onu ırkçı, onu liberal, kırkı en alt gelir tabakasına ve en düşük eğitim düzeyine sahip, hayattan hiçbir beklentisi olmayan kimliksiz ve mesleksizlerdir.

Beşi üniversite, on beşi lise, ellisi ilköğretim mezunudur. Altmışı işsiz veya işçi, onu patrondur.

Kırkı Türk, Gürcü, Laz, Çerkez, başka bir din veya milletten dönme. Otuzu Kürt ve Zaza.

Altmış beşi Müslüman Sünni/Şafii, beşi Alevi ve diğer inanç grubundan.


SOL PARTİLERE OY VERENLER:

Onu ırkçı, yirmisi özgürlükçü. Yirmisi üniversite, beşi lise, beşi ilköğretim mezunudur.

Yirmi beşi işsiz, işçi veya memur, beşi patrondur.

Beşi Kürt veya Zaza, Yirmisi Türk, beşi Gürcü, Laz, Çerkez, başka bir din veya milletten dönme, beşi Müslüman Sünni, yirmi beşi Alevi ve diğer inanç grubundan.


BU PROFİL NASIL DENGELİ BİR DURUMA DÖNÜŞÜR?

Emperyal güçler, bu analizi bizden daha iyi yaptıkları için 1945’lerden bu yana Türkiye’nin eğitim ve ekonomi politikası ile özellikle oynadılar ekonomik alanda “planlı ekonomi”yi ortadan  kaldırdıkları gibi. Eğitim alanında da her yıl yeni bir sistemi devreye sokarak ve eğitimin lokomotifi olan öğretmen okullarını sistem dışına atarak eğitimi yozlaştırdılar. Öğretmen maaşlarını en düşük seviyelere çekerek, öğretmenliği cazip olmaktan çıkardılar. Kendi ana dillerini bile konuşamayan nesiller yarattılar.

Her şeyi sayısal beyin yetiştirmeye odaklayarak, analiz yapabilecek beyinleri körelttiler. Böylece üniversitelerimizde bilim adamı hocalar değil, lise öğretmeni düzeyinde profesörler yetiştirdiler.


KURTULUŞ

Bu döngüden çıkışın yolu kreşlerden geçiyor. Sol partilerin egemen olduğu yerlerde ilk yapacakları iş özellikle yoksulların yoğun yaşadığı yerlerdeki çocukları eğitecek ve onları sokaktan kurtaracak Kültür ve Toplum Merkezleri yapmak olmalı. Kreşler, spor salonları ve etüt merkezleri açılarak sokaktaki çocuklar okuldan sonra buralara yönlendirilmeli. Ev kadını denilen yoksul kadınlara kendilerini ifade edebilecekleri ve aynı zamanda evlerine ek gelir sağlamalarına olanak veren eğitim ve iş merkezleri açılmalı. Bu ailelere her ay mutlaka kaliteli bir tiyatro ve sinema seyretme imkanı sağlanmalı. Böyle yapıldığında; ilk on yıl sonunda Türkiye’nin insan ve seçmen profilinin nasıl değiştiğini göreceğiz.

Gelecek; uzun, verimli bir tarla olarak önümüzde durmaktadır. Onu işlemek ise ellerimizin hünerine kalmış.

                                                                     Nihat MÜRŞİTPINAR

DÖRT   NİSAN   İKİBİNONDÖRT   CUMA   İSTANBUL