DURAMIYIM

  
Fotoğraf: Nihat Mürşitpınar Eymir/Arguvan/Malatya

DURAMIYIM!

          Uzun süredir yazı yazmak içimden gelmiyor. Neden derseniz; memleketin münevverleri eskiden meyhaneye gidip bir büyük rakıyı devirdikten sonra “ne olacak bu memleketin hali” diye başlayıp gecenin sonunda memleketi çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmış olarak evlerinin yolunu tutarlardı yollarını bulabilirlerse tabii. Şimdilerde bir kadeh rakıyı evlerinde içecek parayı bile bir araya getiremiyorlar. Onun yerine, marketlerden aldıkları ucuz alkolle evlerinde rakı yapmaya başlamışlar. Milletin ekonomisi kesat anlayacağınız.

***

          1930’lu yılların Anadolu’sunda rahmetli amcamın yaşadığı bir anıyı sizlerle paylaşayım.

          Rahmetli babam: eskinin yaramaz, şimdinin “Hiperaktif” denilen çocuklarını görünce anlatırdı… Rahmetli amcam Hüseyin çocukken çok yaramazmış yani hiperaktifmiş. Her şeyi birbirine karıştırır, ortalığı dağıtırmış. Yine böyle bir gün  Hakverdi dedem amcamı kollarından sıkıca kavramış ve:

-“Yavrum azıcık yerinde otur. Niye ortalığı karıştırıyorsun? Sen de diğer çocuklar gibi akıllı ol! Azıcık uslan!” demiş.

          Hüseyin amcam dedemin sıkıca tutmasına rağmen yerinde zıplamaya devam ederek dedemi cevaplamış:

-“Duramıyım baba duramıyım!”

***

          2001 krizinden sonra yapılan seçimlerde “deruni” devlet aygıtının her türlü engellemelerine rağmen, ABD ve AB’nin de büyük desteğiyle muhteremlerin seçimi kazanmasıyla birlikte zatı muhterem başa geçti.

          Muhteremlerin ve başlarındaki zatı muhteremin neden engellenmeye çalışıldığını anlayamamış, deruni devlete pek bir kızmıştık zamanında. Milli iradenin uygun gördüğü kişinin başbakan olmasında ne sakınca vardı? Lakin, zatı muhterem başbakan olmakla yetinmedi. Cumhurun başı olacağım diye tutturdu.

-Milli irade istiyorsa Olsun! Ne zararı var? Dedik. 

          Muhalefetin anlamsız ve aptalca engelleme (me) taktiklerine rağmen, milli iradenin yüzde ellibiri ile “seçilmiş” Cumhurbaşkanı oldu.

-Oh, Kurtulduk! 

          Diye düşündük…

-“Ben, seçilmiş Cumhurbaşkanıyım. Farklı olacağım.”

          Dedi. Ne zararı var ki? Diye düşündük. Sonuçta parlamenter bir demokrasimiz vardı ve genişletilmiş yetkilerine rağmen cumhurbaşkanlığının sembolik bir anlamı vardı.

-“Böyle iki başlı yönetim olmaz! Başkanlık sistemine geçeceğiz.”

          Demesin mi?..  Dikkatinizi çekerim… GEÇELİM demedi. GEÇECEĞİZ dedi. Neyse, sonunda eski partisine lider yapıp başbakan olmasını sağladığı Davut efendigillerden Ahmet’i de yanına çağırıp bir güzel kalayladı ve eski partisine tarihinde ilk defa olağanüstü kongre toplattı. Anladık ki; eskinin deruni devlet yetkililerinin bir bildiği varmış.  zatı muhterem başkan olsa dahi durmayacak! DURAMAYACAK!

          Du bakali n’olcek?..

05 MAYIS 2016 PERŞEMBE İSTANBUL      Nihat MÜRŞİTPINAR