KARINCA YÜRÜYÜŞÜ

                                                  KARINCA  YÜRÜYÜŞÜ

                                                                         Kara yerde Karınca’nın izini

                                                                         Hakk edip de izin sürenlere…

                1453 yılının mayıs ayında, bir gece vakti, karadan yürüyen kadırgaların tarihin akışını değiştireceğini kimse düşünmemişti. Tıpkı 466 yıl sonra, 1919 Mayıs’ında,  Samsun’a doğru yola çıkan bir vapurun da tarihin önemli bir dönüm noktası olacağının bilinmemesi gibi..

               Sultan Mehmet Han’ın 1453 yılında tarihi yarımadaya başlattığı yürüyüş; iç içe geçmiş iki imparatorluk haline gelen Doğu Roma Bizans İmparatorluğu ile Otmanlı İmparatorluğu arasındaki iktidar mücadelesine son verdi ve Otmanlılar’ ın İstanbul üzerindeki, egemenliğini pekiştirdi.

               General Mustafa Kemal’in 1919 yılında Samsun üzerinden Ankara’ya yaptığı yürüyüş ise; İstanbul’da egemen olan işbirlikçi Bizans zihniyetini ortadan kaldırmak ve devletin egemenliğini; artık iyice yozlaşmış bir sülaleden alıp, onun gerçek sahibi Anadolu halkına devretmek için yaptığı iki aşamalı “devrim” yürüyüşünün ilk bölümüydü.

               Bu yürüyüş: 1922 yılı Ağustos’unda verilen Ulusal Kurtuluş Mücadelesi sonucunda 1923 yılı Ekim ayında Anadolu bozkırında kurulan ilk “Cumhuriyet” yönetimiyle taçlandı ve Atatürk önderliğinde yapılan devrimlerle devam etti. 1938 yılında Atatürk’ün ölümüyle birlikte bu devrimler önce durduruldu, sonra da geriye doğru aşındırılmaya başlandı. Bu aşınma 2002 yılında yapılan seçimlerden sonra, Emperyal devletlerin de özenle besleyip desteklediği dini şer odakları tarafından hızlandırıldı.

               2016 yılının 15 Temmuz’unda, 46 yıl boyunca devletin tüm yöneticilerince desteklenen, devletin her kademesinde, kendisine yer açılan, aslında Emperyal bir ülkenin beşinci kol faaliyeti olarak devlete sızdırılan bir cemaatin yaptığı “kontrollü” askeri darbe sonucunda 2017 yılında devletin bütün kurumları yozlaştırıldı ve işlevsiz hale getirildi.

               İstanbul, binlerce yıl imparatorluklara başkentlik yapan olağanüstü güzel bir şehir. Bir dünya kenti… İstanbul şehrinin imparatorluklara başkentlik yapması tesadüf değil, İstanbul’un kaderi… Ol nedenle; 1923 yılında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinin Ankara olması kararı yalnızca coğrafi değil, siyasi olarak da verilmesi gereken zorunlu bir karardı. Lakin, böylesi bir kararı vermek ve başkenti Ankara’ya taşımak göründüğü kadar kolay olmadı. İstanbul aynı zamanda İmparatorluğunun ekonomik olarak da bir numaralı kentiydi. Anadolu, tamamen kaderine terkedilmiş bir coğrafyaydı. Herkesin biçimsel sandığı “Kemal” devrimleri aslında “öz” e ilişkin büyük sıçramalar yaratan gerçek anlamda “Halkçı” devrimlerdi.

               Mustafa Kemal’in 1938 yılı Kasım ayında ölümüyle birlikte Cumhuriyet büyük bir boşluğa düştü. İktidarı sahiplenip devrimleri devam ettirecek kadrolar henüz olgunlaşmamıştı. Sovyetlerde Stalin dönemi gibi Türkiye’de de var olan durumu koruyan İnönü dönemi başladı. Ne ki, var olanı korumak demek; devrimlerin durması, olduğu yerde zaman kaybetmesi dolayısıyla geriye düşmesi demekti. Durmak; devrimlerin dinamizmini kaybetmesine neden oldu. Toplumsal gelişme ekonomik gelişmeyi hızla geçiyordu. İktidarda dikta eğilimleri başladı.

               2. Dünya savaşı sonrası dönemdeki koşulların zorlamasıyla geçilen sandık demokrasisiyle birlikte, İstanbul yeniden iktidarı ele geçirdi. Anadolu’nun insan ve ekonomik kaynağı yeniden İstanbul’a yöneldi. Ordudaki Mustafa Kemal devrimleri yanlısı subayların çeşitli etkenlerle “sandık demokrasisine” askeri müdahalede bulunarak ülkeyi “devrimin ikinci aşamasına” geçirme çabaları boşa gitti. Emperyal devletler politik iktidarı ele geçirdi.

               İşte bu “ahval ve şerait” içinde 2017 yılının 15 Haziran’ında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul’a doğru “Karınca yürüyüşü” ne geçti.

               Bu yürüyüş: Mustafa Kemal’in başlattığı “Anadolu Aydınlanması devrimi” nin ikinci bölümüdür.

               Anadolu’nun İstanbul oligarşisine baş kaldırısı, Anadolu halkının dilinden düşürmediği; “ İstanbul şehrinde ol sahip devlet/ tacı devletine salınmalıdır!” mısrasının gerçekleşeceği günlerin başlangıcıdır.

                                                                                      Nihat MÜRŞİTPINAR

1      T  E  M  M  U  Z      2  0  1  7      İ  S  T  A  N  B  U  L


Yorumlar - Yorum Yaz