YÖNETİLENİN YÖNETİMİ



YÖNETİLENİN YÖNETİMİ

          Tüm canlılar, yaşamları boyunca çeşitli aşamalardan geçerler. Bu geçişler asla geriye doğru olmaz. Daima ileriye doğru evrilirler…

           Kimi anlar bu evrilmeler ani sıçramalarla olur. Bu sıçramalardan sonra ise; mutlaka geriye doğru bir yönelim gerçekleşir. Lakin, bu yönelim aslında; bir önceki sıçramanın toplum tarafından içselleştirilmesi için gerekli olan bir yönelimdir. Buna  “Karşı Devrim” adı bu nedenle verilir.

          Unutmayalım ki; devrimler; daima ilericidir.

          Adına: “Demokrasi” dediğimiz yönetilenin kendi temsilcileriyle kendini yönetmesi de binlerce yıllık bu evrimin bir sonucu olarak gelişmiştir.

          Demokrasi denince ilk akla gelen: eski Grek ve Roma kentlerinde uygulanan yönetim biçimidir. Burada: toplumdaki önde gelen kişilerin oluşturduğu bir meclis ve onların seçtikleri liderlerle yürütülen adına; “Kent Demokrasisi” denilen bir yönetim biçimi vardı.

          Soylu erkekler, Kadınlar, Çocuklar ve en son kölelerin oluşturduğu bu toplumlarda “soylular” dışındaki katmanların yönetimde söz sahibi olması düşünülemezdi. “seçme ve seçilme yeterliliği” olan tek katman: soylu erkeklerdi.

         Tanrı Krallar, Krallar, İmparatorlar ve kabile şeflerince yönetilen böylesi bir dünyada bu demokrasiler çok önemli işlevlere sahipti.

20. YÜZYIL DEMOKRASİLERİ

          Yaşadığımız çağda ise; adına “Temsili Demokrasi” dediğimiz bir yönetim biçimi dünyaya egemen oldu. Bu yönetim biçiminde: Partiler, parti yöneticilerinin belirlediği milletvekili adayları ve parti yöneticilerinin belirlediği adaylara, aslında doğrudan parti liderlerine oy veren, çoğunluğu seçme yeterliliğine sahip olmayan yönetilenler var.

          Ekonomik gücü elinde bulunduran bir avuç zenginin yönlendiriciliğinde kurulan partiler, O partileri ele geçiren çeşitli gruplar. Onların seçtirdikleri seçilme yeterliliğine sahip olmayan ve adına: “Milletvekili” denen, tek amacı devlet olanaklarını kullanarak ekonomik güç elde etmek, sınıf atlamak olan biçareler…

          Ve tüm bu olaylarda kullanılan, yöneticilerini kendisinin seçtiğini zanneden; “Milli İrade” olmakla avutulan  kuru kalabalıklar…

 

TIKANAN DEMOKRASİ

          Tüm bu oyunların sonucunda, sistem bir şekilde-evrimsel olarak- gelip tıkanacaktı. Ve tıkandı. Kimi Avrupa ülkelerinde bu tıkanmayı aşmak için yapılan daha katılımcı demokrasi denemeleri devam ederken, ülkemiz gibi sömürünün daha da katmerleştiği, yoksulluğun, yoksunluğun ve yolsuzluğun arş-ı alaya çıktığı ülkelerde ise her zamanki gibi göklerden gelecek bir “Kurban”ın/kurtarıcının; İsmail’i / kuru kalabalığı yani, bu durumdan kurtarması umulmakta ve dahi beklenmekte.

          Bilmezler ki; göklerden beklenen o “Kurban” asla gelmedi ve gelmeyecek. İsmail, kurban edildi ve dahi yine kurban edilecek!

           Kendi geleceğimizi kendimiz kurmadığımız, yarınımızı bugünden oluşturmadığımız, geleceğimizin kendi ellerimizde olduğunu kavrayamadığımız sürece; evrimimiz tamamlanmayacak.

GELECEK  (D) EVRİM’DE

          Kendi demokrasimizi kurmamızın koşulları olgunlaşmıştır. Yeter ki; yapmamız gerekenleri akl-ı selim ile yapalım.

1-    Siyasi partiler ve milletvekilleri olmayacak. Gerçek anlamda temsili demokrasiye geçilecek.

2-    Meclis: tüm toplum katmanlarını oluşturan meslek birliklerinin seçtiği temsilcilerden oluşacak.

3-    Mecliste görev alan hiç kimseye hiçbir ad altında ek bir ücret/maaş ödenmeyecek.

4-    Meclisteki bütün oylamalar açık olacak. Kimin hangi konuda ne tür oy kullandığı açıklanacak. Herkes verdiği kararlardan sorumlu olacak. Yanlış karar veren meclis üyesinin üyeliği düşecek ve bir daha üye seçilemeyecek.

5-    Meclis üyelikleri, üst üste birkaç dönem yapılamayacak.

6-    Meclis üyeliği düşen üyeyi gönderen meslek birliği, gönderdiği üyenin yaptığı hatanın bedelini ödeyecek. İlgili üyeye seçilmesi için oy veren meslek sahipleri de ilgili üyenin yaptığı yanlışlardan sorumlu olacak. Meslek birliklerindeki seçimler de şeffaf olacak.

7-    Meslek örgütleri, mecliste eşit üye sayısıyla temsil edilecek.

8-    Bakanlar: meclis üyeleri arasından meclis tarafından seçilecek. Seçilen bakanlar her an meclis üyeleri tarafından yapılan oylamayla görevinden alınabilecek.

9-    Bakan olabilmek için mutlaka bakanlık yapılacak alanla ilgili bir meslek sahibi olmak ve ilgili meslek örgütünden seçilmiş olmak şart olacak.

10-      Meclisin ve bakanların bir başkanı olmayacak. Bakanlar, doğrudan meclise bağlı olarak çalışacaklar.

11-      Böylesi bir meclis ve demokraside Cumhurbaşkanı veya Başkan da olmayacak.

12-      Tüm yetki ve karar meclisin olacak.

                                                   Nihat MÜRŞİTPINAR

 

28      KASIM      2021      İSTANBUL

 

 

         

 

 


Yorumlar - Yorum Yaz