ANLATSAM İNANMAZSINIZ

ANLATSAM İNANMAZSINIZ

- Anlatsam inanmazsınız oğlum. Masal dersiniz masal! Zaten, masala da inanmazsınız mına goduklarım. Siz masalı yalnızca dinlersiniz! Zaten, 7.4’lük 1999 17 Ağustos depremi de sizin gibi ipneler yüzünden oldu oğlum. Sizin gibi masala inanmayan ipneler, Hakk tealaya da inanmaz!. E, sonra ne oluyor? Gurban olduğum da “siz görürsünüz bana inanmayıp habire fuhuş yapmayı..” deyip, bir gece yarısı, sabaha karşı gönderiyor deprem ecinnilerini dünyaya ebenizi şey ediyor… İpnesiniz siz oğlum, ipne!

Kadıköy’de sanat meyhanesinde buluşmuştuk yıllar sonra beş arkadaş. Eski günlerden söz ediyorduk neş’eyle.. Furkan’ın bu sözleriyle kendimize geldik. Ne de olsa, hepimiz birer yetmişlik devirmiş durumdaydık. Furkan’ın bizden bir farkı, o, tuvalete gitmiş, zorunlu görevini yaptıktan sonra güzel bir aptest almış, sonra yanımıza gelmiş ve bize daha sonraları unutamayacağımız vaazını vermeye başlamıştı. İlk ben kendimi topladım ve Furkan’a laf yetiştirmeye başladım. Okulda da aynen böyle yapardım. Furkan, deli olurdu benim kendisine laf yetiştirmeme.

-Ne diyon oğlum sen? Murathan Mungan’ın “Billur Köşk” masalından çaldığın anlatıları bana mı yutturacaksın sen oğlum? Yemezler.

Dedim. Furkan, bana ters ters baktı.

-Siktir lan ipne! Sen okulda da böyleydin. Beni kıskanıyorsun oğlum. Sen 99 depreminde neredeydin?

-Tabii ki Ankara’daydım. Oğlum, depremle masalın, bizim inancımızın ne ilgisi var?.. Deprem; doğal bir afet!

Dedim. Demez olaydım. Furkan, afet kelimesini duyunca iyice köpürdü.

-Lan oğlum. O karıyı başıma sen mi bela ettin yoksa? Tabii… Sen yaptın değil mi? Kıskançsın oğlum ne diyeyim ben sana?..

Masadakilerle birbirimize baktık çattık belaya der gibi…

-Furkan, oğlum, bak, sana meyhanede buluşmayalım demiştim değil mi? Sen ısrar ettin. Oğlum, senin fıtratında yok meyhane demedim mi kaç kere?.. Bak, yine saçmalamaya başladın. Ne karısı oğlum? Nereden çıktı şimdi?

Furkan, sol tarafına döndü Hasan’ın rakısından bir fırt çekti. Sağ tarafına döndü Melih’in rakısından bir fırt çekti. Bir bana, bir de Hüseyin’e baktı… Anlamıştık!.. Önemli bir şey söyleyeceği zaman hep böyle yapardı. Dile kolay. Otuz yıllık okul arkadaşıydık. Neyse, Hüseyin’le ben de kadehlerimizi önüne koyduk mecburen.. Furkan, bizim kadehlerden de birer fırt çekti ve başladı masalını anlatmaya...

                                                                                  Nihat MÜRŞİTPINAR
                             26  NİSAN  2024 İSTANBUL


Yorumlar - Yorum Yaz