HDP’ DEN BAKANLAR
Cumbaşbakan, seçim hükümeti için görevlendirdiği partili bakan adayları açıkladıktan sonra kenara çekildi ve tepkileri izlemeye başladı.
Kılıçdaroğlu bu durumu sezdiği için çok sert bir açıklama ile partisi içinde bakan olmayı düşleyen muhtemel adayların önünü kesti. Yine de, cumbaşbakanın davetine etekleri zil çalarak “sonunda beni de bir önemseyen çıktı..” diye giden Deniz Baykal’dan yana bir kuşkusu vardı. Doğrusu bu kuşku çok da yanlış değildi. Kendisine bakanlık teklifi yapılacağı ayan beyan olan Deniz Baykal, baştan tavır almak yerine, teklife açık kapı bırakarak kendisine teklif yapılmasını bekledi. Teklif yapıldıktan sonra da ucuz kasaba politikacıları gibi, davul zurna çalarak, kendi deyimiyle: “.. tam üç sayfalık tarihsel belge(?!)” olduğunu söylediği bir yazıyla teklifi reddetti. Böylece, CHP içinde yitirdiği saygınlığı tekrar kazanacağını umut etti.(?!)
Bahçeli ise; partisine, dolayısıyla kendisine çok güvenmenin veya aslında güvenememenin… Hüsranını yaşadı. Partisinden şimdilik iki fire verdi. Yalnızca Tuğrul Türkeş dediğinizi duyar gibiyim?!. Yakında öyle olmadığını anlarsınız.
Türkiye partisi olma yolundaki HDP’ ye gelince; kendilerine göre gayet mantıklı ve doğru gerekçelerle hiçbir arkadaşlarının bakanlık teklifini reddetmeyeceklerini deklare etmenin ve ipleri tamamen cumbaşbakana vermenin cezasını çektiler. Cumbaşbakan, HDP’ye de “ince” bir tuzak hazırlamıştı. Partideki Kürt asıllı olmayan iki Alevi ve bir Sosyalist vekile bakanlık teklifi yapılmıştı.
Sosyalist olanı eski genel başkanı olduğu partisinde yapılan değerlendirme sonucu bu teklifi reddetti. Alevi olanlar ise; varılmak istenen hedefin ne olduğunu anlayamamanın sevinciyle hemen kabul ettiler. Oysa cumbaşbakan onlara bu teklifi yaparak: MHP’nin seçimlerde; “Ak parti ve Kürtler birlikte hükümet ediyorlar. Ak parti PKK ile Ortak!..” diyerek milliyetçi seçmen üzerinde büyük etkisi olacağı düşünülen savını ve Ak partiye iyice yapışmış “mezhepçi” algısını yıkmak için yaptığı bir hamleydi.
Ayrıca Ak partiden ayrılmayı düşünen muhafazakar Kürt seçmenin bilinç altına da; “Bakın! HDP, Ateist, Komünist ve Aleviler’in etkin olduğu bir parti. Onları temsil ediyor. Sizi temsil etmiyor.” Mesajını vermeye çalıştı. Bunu başarabilir mi? Göreceğiz. Ama, Kürt seçmenin bilinç altına bu tip nokta atışların sıklaştırılacağı kesin.
HDP’den EMEP milletvekili seçilen Levent Tüzel’in bakanlık teklifini reddetmesi sonrasında HDP ve onu destekleyen kesimlerin sosyal medya üzerinden Levent Tüzel’e başlattığı saldırı da işin “bonus” u oldu Ak parti için.
SEÇİMLERDE NE OLUR?
Türkiye’yi ve siyasetini düşünürken küresel sermaye’yi de ıskalamamak lazım. küresel sermaye cumbaşbakanın emperyal heveslerinden ve “halifelik” iddiasından rahatsız. Ol nedenle, onun Ak saray külliyesinde yarattığı kendi dünyasında hayalleriyle yaşamasını garantilemek için 7 Haziran’da küçük bir ders vermeye çalışmışlardı. Lakin, cumbaşbakan yaptığı Deniz Baykal manevrasıyla zorlu bir rakip olduğunu ve hayallerinden vaz geçmeyeceğini kanıtladı.
Küresel sermaye aslında zor durumda. Ak partinin siyasi mevta olmasını istemiyor. Bu seçimde de Ak partinin %40’ın az altına düşmesine oynayacaktır. İkinci yenilgiden sonra da Abdullah Gül’ü yenilmiş Ak partinin başına geçirmeye çalışacak. Yani, pek yakında üçüncü bir erken seçim veya cumbaşbakanın 2003 yılında milletvekili seçilmesi gibi bir olayı yaşayabiliriz.
AK PARTİ VESAYETTEN KURTARILAMAZSA?
Tüm bu planlar başarılı olamazsa ülkemizi çok derin bir ekonomik kriz bekliyor demektir. Her şeyi sıfırlarlar. Paraları sıfırlayamayanları ne yaparlar bilemem!
İç savaş mı? Türkiye’de iç savaş çıkarmaya kimsenin gücü yetmez! İstemezler de… Çünkü: bu coğrafyada çıkacak bir iç savaş anında Avrupa’ya sıçrar. Ama bölgesel çatışmalar olabilir. Federasyon olabilir.
Du bakali n’olcek?..
Nihat MÜRŞİTPINAR
28 AĞUSTOS 2015 İSTANBUL